Yücel EKİNCİ: Sağlık Çalışanı ve Yeni Medya Uzmanı – Günümüzde hızla artan internet kullanımı, bizleri etkisi altına almış ve yaşam tarzlarımızı yeniden şekillendirerek geleneksel davranış kalıplarımızı değişime uğratmıştır. Özellikle Covid-19 Pandemisi ile beraber internet kullanımı daha çok yaygınlaşarak, yeni kullanım alanları oluşturmuştur. Yaşamımızın her alanına nüfus eden internet; sanal (çevrimiçi/ çevrimdışı) iletişim, her türlü bilgiye erişim, çevrimiçi alışveriş, sanal seyahat, sanal ticaret (e-ticaret), sanal yaşam (metaverse), çevrimiçi eğitim gibi birçok farklı alanda kullanılmaktadır.
İnternetin pek çok konuda zengin bilgiler sunması ve günlük yaşamdaki yaygınlığı, birçok kullanıcı için ortak bilgi kaynağı haline gelmiştir. İnternet sayesinde bilgiye ulaşma imkânı artmış ve bu sayede dijital ortamlardan insanın ihtiyacı olan hemen hemen bütün hizmetler sağlanmaya başlanmıştır.
Bugün dünya nüfusu 8 milyar düzeyine yaklaşmış bulunmaktadır ve dünya nüfusunun yüzde 62,5’i interneti kullanmaktadır. On yıl önce bu oran yüzde 28,7 idi. Bu oranlar bize ne denli büyük bir teknolojiyle karşı karşıya kaldığımızı görmemiz açısından önemlidir. Ülkemizde ise on yıl önce bu oran yüzde 39,8 iken, bugün nüfusun yüzde 82’si internet kullanmaktadır ve kişilerin internet kullanımı günlük 8 saati geçmiştir. Türkiye, internet kullanımında dünya ortalamasının oldukça üzerindedir.
Dünyada ve Türkiye’de internette geçirilen günlük ortalama süreler
Kaynak: https://wearesocial.com/uk/blog/
Öte yandan Türkiye bilgi toplumu istatistiklerine göre, sağlıkla ilgili bilgi araması yapan kişilerin Türkiye ortalamasına oranı 2009 yılında yüzde 45,1 iken, 2019 yılında bu oran yüzde 69,3’e çıkmıştır. TÜİK “İnternet kullanan bireylerin interneti kişisel kullanma amaçları” 2019 yılı araştırması incelendiğinde; erkeklerin %65,9’unun, kadınların %73,2’sinin “sağlıkla ilgili bilgi araması” yaptığı görülmektedir. Dijital çağda yaşanan teknolojik gelişmeler, yaşamın birçok yönünü değiştirdiği gibi sağlıkla ilgili bilgilerin elde edilme biçimini de değiştirmiştir.
Bu verilere göre; internet, sağlık bilgisi aramalarında oldukça yüksek bir oranda kullanılıyor. Yapılan araştırmalar, internetin değerli bir tıbbi bilgi kaynağı olduğunu göstermektedir. Ayrıca internet, bireylerin ihtiyacı olan bilgiye daha kolay, ucuz ve hızlı erişmenin bir yoludur. İnternet ortamında sağlıklı ve güvenilir bilgiye ulaşmak oldukça önemlidir. Sağlığımız ile ilgili bir karar vermemiz gerektiğinde güvenilir kaynaklara başvurmak zorundayız.
Buradan hareketle insan sağlığı söz konusu olduğundan, internet ortamında paylaşılan sağlık/hastalık bilgilerinin veya dijital platformlarda paylaşılan içeriklerin güvenilir olması oldukça elzemdir. İnternette muazzam miktarda bilgi mevcut olsa da, bunlar her zaman itibarlı veya kanıta dayalı yani gerçek bilgidir diyemeyiz. Bugün, tüm dijital mecralarda ve sosyal medya platformlarında doğru veya yanlış her türlü içerikler denetimsiz bir şekilde oluşturulabiliyor ve paylaşılabiliyor. Bu durum, bizler ve geleceğimiz olan çocuklarımız için büyük bir riski de beraberinde getiriyor.
Çevrimiçi sağlık bilgisi aramaları, kişinin kendisinin veya ailesinin hastalığıyla ilgili daha fazla bilgiye ulaşmasına yol açması nedeni ile kişiye oldukça cazip gelmiştir. Fakat internette insanlar, en kötü ve en korkutucu bilgilerin bulunduğu vakalara bakma önceliği göstermektedir. Bu da insanların korku ve endişelerini daha da artırabilmekte, kişilerde sağlık anksiyetesine (kaygıya) yol açabilmektedir.
Toplumda sağlık okuryazarlığı seviyesi ve tıbbi bilgi seviyesi düşük olan bireyler, internet ortamındaki sağlık bilgilerini bilinçli bir şekilde değerlendiremediğinde, endişe ve kaygılarını arttırma potansiyeli taşıyabilmektedir. Siberkondri hastaları zaten vücutlarının aşırı farkında olan bireylerdir. Bu konuda edindikleri yanlış bilgiler onların kaygı düzeylerini artırabilir. Bireyler eğer bilinçsizce bu bilgilere göre sağlığı üzerinde kararlar alıyorsa hayatlarında olumsuz etkiler bırakabilir.
Araştırmalar, interneti bilinçli kullanabilen toplumların kendilerini zararlı olabilecek olumsuz bilgilerden (enformasyonlardan) koruyabildiğini göstermiştir. İnternet üzerinden hastalık bilgisi arayan bilinçli bir birey, daha kontrollü olacağı için endişe ve kaygı düzeyi daha düşük olur. Dolayısıyla burada toplumun ve bireyin genel olarak sağlık okuryazarlık ve dijital sağlık okuryazarlık seviyesinin yükseltilmesi amaçlanmalıdır.
Bu kapsamda konumuz gereği; dijital hastalıklar, siberkondri, dijital sağlık okuryazarlığı ve bu alanda yapılan araştırmaları sonuçları ile beraber sorular eşliğinde siz değerli okuyucularımıza sunmuş olacağız. Sizlere keyifli okumalar diliyorum.
Dijital çağın hastalıkları nelerdir? Dijital hastalıklar ne zamandan beri hayatımızda?
Dijital çağın dijital vatandaşları olarak içinde bulunduğumuz çağda, insanlar her gün dijital ürünler kullanmakta ve bu ürünleri hızlıca tüketmektedir. Bu çağın yeni mecraları, sosyal hayatı yeniden biçimlendirerek insanı kendi etkisi altına almıştır. Bugün, her alanda kullandığımız makine ve araçlar, bilgisayar ve akıllı telefonların da içinde bulunduğu gelişmiş tüm dijital teknolojiler; iş yaşamımıza, üretim biçimimize ve günlük yaşam şeklimize büyük yenilikler getirmiş, hayat standartlarımızı yükseltmiş ve günlük hayatımızı önemli ölçüde kolaylaştırmıştır. Kısaca, dijital çağ kendi kültürünü üretmiştir.
Bu anlamda, günümüzde kullanılan teknolojik araçların faydaları yadsınamaz. Ancak teknolojiler faydaları ile yaşam tarzlarımıza katkı sağlarken, aynı zamanda sağlığımız için riskler ve tehditler de içerebilmektedir. Dijital teknolojilerin başında gelen internet, bizleri etkisi altına alarak dijital hastalıklara davetiye çıkarmıştır. Dijital hastalıklara; “Blog İfşacılığı, Cheesepodding, CrackBerry, Dijital Obezite, Ego Sörfü, Enfornografi, Facebook Depresyonu, Fare-Klavye Hastalığı, FOBO, FOMO, Google Takibi, Hayalet Titresim Sendromu, Hikikomori Fenomeni, İnternet Siniri, JOMO, Myspace Taklitçiliği, Netlessfobi, Nintendinitis, Nomofobi, Öğrenilmiş Otizm, Photolurking, RSI, Selfitis, Siberkondri, Siber Aylaklık (Sanal Kaytarma), Stalklama, Wikipedializm, Youtube Narsizmi” örnek verilebilir. Bu yönde yapılan araştırmalar, internet kullanıcılarını bekleyen bazı internet hastalıklarını (Dijital Çağın Hastalıkları) tanımlamış ve olası risklerine karşı alınacak önlemleri sıralamıştır.
Dijital hastalıklar, 20.yüzyılın son çeyreğinde ortaya çıkmaya başlamış ve milenyum yüzyılı olan 21.yüzyılın ilk çeyreğinde de zirveye çıkmıştır. Özellikle Web 2.0 ile yeni medya teknolojilerinin bir ürünü olan sosyal medya mecralarının hızla artması ve günlük yaşantımıza girmesi ile dijital hastalıkların etkisinin şiddetli bir şekilde hissedilmeye başladığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü bu platformlarda etkileşimli içerikleri artık tüm kullanıcılar zaman ve uzam kısıtı olmadan üretebilmekte, paylaşabilmekte ve çevrimiçi yayımlayabilmektedir. Bu denli büyük bir bilgi kirliliğine karşı ciddi bir dijital okuryazarlık gerekmektedir.
Siberkondri (Cyberchondria) nedir?
Siberkondri hastalığı, kimi araştırmacılar tarafından somotoform bozukluklardan Hipokondriazis’in bir çeşidi olarak ele alınmıştır. Siberkondri, hipokondriyazın “dijital çağdaki modern versiyonu” olarak da tanımlanmaktadır. Hipokondriyazis halk arasında “hastalık hastalığı” olarak da bilinmektedir. Bedensel duyumların yanlış yorumlanmasına dayanan bir korku veya inanç ilekarakterize kişinin ciddi bir hastalığa sahip olma düşüncesinde olmasıdır. Aynı zamanda sağlığı için takıntılı bir şekilde endişe duymalarına neden olan zihinsel bir durumdur. Hastalık hastalığına sahip bireyler, sağlıklarını tehdit edecek herhangi fiziksel bir bulgu olmasa da, hasta olduklarına dair yoğun kaygı yaşayabilir hatta bedensel bir takım semptomlar gösterebilirler.
Hipokondriyak bireylerin sağlık kaygısı oldukça yüksektir. Bu da onları daha çok kanaldan hastalık araması yapmasına neden olmaktadır. Hipokondriyaklar geleneksel sağlık bilgilendirme kanallarını kullanırlar. Bu bireyler kendilerini güvende hissetmek veya tatmin olmak adına sürekli hastanelerde tahliller yapmakta veya hekimlere farklı farklı tetkikler için başvurmaktadır. Hastalık hastası olan kişilerde yani hipokondriyaklarda görülen bazı davranışları birkaç madde ile sıralayabiliriz. “Küçük semptomların aşırı reaksiyonlara dönüşmesi, hastalık riskine dair abartılı korkular olması, hastalığı onaylatma eğiliminde olması, kendi kendine teşhis davranışında bulunabilmesi”.
Siberkondri ise dijital çağın getirdiği yeni bir hastalıktır. Siberkondri terimi ilk olarak 1996 yılında “Business Wire” adlı yayın şirketi tarafından yayımlanan haber makalesinde geçtiği bilinmektedir. Aynı zamanda 1998 yılında The Independent gazetesinde yazan Rober Dogson, “Doctors warn the cybersick” adlı köşe yazısında kullanmıştır. Bir sonraki yılda (1999) The Harris Poll şirketi tarafından yapılan anket ve kamuoyu araştırmalarında kullanıldığı görülmektedir. 2000’li yıllardan sonra İngiltere’deki Sunday Times, The Independent, BBC gibi popüler haber araçlarında yer almaya başlamıştır. Siberkondri (Cyberchondriac) terimi 2000 yılından sonra tıp literatürüne geçmiş bir kavramdır. Siberkondrinin “yeni” bir hastalık olduğu bilgisi ilk kez 2001 tarihli The Independent gazetesinde yayımlanan bir makalede ele alınmıştır. Siberkondri, bilgisayar bilimi ve tıp alanında geçmişleri olan iki Microsoft araştırmacısı Ryen W. White ve Eric Horvitz tarafından resmi olarak 2009 yılında incelenmiştir. Ayrıca siberkondri terimi, 2012 yılında “Oxford İngilizce Sözlüğü”ne (Oxford English Dictionary-OED) eklenmiş bir kelimedir. Türkiye’de ise 2000’li yıllardan sonra bu terimden bahsedilmeye başlanmıştır ve 2015 yılından sonra hız kazanmıştır.
Siberkondri, bireyin var olduğunu düşündüğü hastalıkları hakkında internet ortamında bilgi, belge ve tedavi yöntemleri araştırarak kendisine tanı koymaya çalışma ya da tedavi etme uğraşıdır. Günlerce hatta haftalarca tekrar tekrar hastalığı hakkında araştırma yapması sonucu bu kişilerde gelişen kaygı bozukluğu olarak tanımlanmaktadır. Siberkondri ile ilgili birçok tanım bulunmakla beraber, araştırmaların büyük çoğunluğunda internetten sağlıkla ilgili bilgi araması ve sağlıkla ilgili kaygı artışına sebep olan aşırı veya tekrarlanan çevrimiçi aramalar tanımı öne çıkmaktadır. Sağlığı hakkında internetten tarama yapıp yanlış teşhislerde bulunma ve gereksiz endişe yaratma eylemidir.
Özellikle son yıllarda çevrimiçi sağlık tavsiyesi ve hastalık tanımı yapan sitelerin hızla türemesi, oturumumuzu açtıktan çok az bir süre sonra bile, yani saniyeler içinde hastalığımız ile ilgili semptomlara veya korkularımıza uyan bir teşhis bulabilmemizin yolunu açmıştır. Yapılan bir araştırmada herhangi bir hastalık durumunda başvurulacak kaynaklar arasında internet yüzde 25,3 oranında çıkmıştır. Sağlıkla ilgili en güvenilir bilgi kaynakları sıralamasında ise sağlık çalışanlarından sonra yüzde 20,7 ile ikinci sırada gelmiştir. Henüz tanısı konulamamış bir hastalığa sahip olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 22,1; hekim önerisi dışında kendi isteği ile ilaç kullanım oranı yüzde 32,7 ve tıbbi tetkik yapma oranı %29,7 olarak bulunmuştur. Yeni araştırmalar, %80’imizin sağlık tavsiyesi almak için internete yöneldiğini ve %22’mizin kendimize teşhis koymak için çevrimiçi kaynakları kullandığımızı gösteriyor.
Kimler siberkondriktir? Nasıl tespit ediliyor?
Siberkondrik kişi, gerçek veya hayali hastalık semptomları hakkında bilgi edinmek için zorunlu olarak internette arama yapan kişilerdir. Sürekli olarak internetten hastalık bilgisi araması yapar ve saplantılı bir şekilde hastalıkları araştırır. Yaptığı araştırmalar sonucunda kendisine yanlış tedavi uygulayan ve kendi kendisine abartılı şekilde ilaç kullanan kişilerdir. Bunu yapanlar siberkondrik olarak adlandırılır.
Bugün henüz bir ruhsal hastalık olarak tanımlanmamış olsa da siberkondri kaygı düzeyini yükseltebiliyor. Ayrıca internette sağlıkla ilgili tarama yaptıktan sonra hem bedensel hem ruhsal sağlıkla ilgili şikayetlerin arttığı da biliniyor. Hatta bu internet aramaları gündelik hayatın aksamasına da neden olabiliyor.
Siberkondrik kişilerde görülen bir takım belirtileri şu şekilde sıralayabiliriz;
- Siberkondrik kişiler takıntılı olarak hasta olduklarına inanırlar ve çevrelerine sürekli şikayetleriyle alakalı yakınmalarda bulunurlar. Doktorlara gittiklerinde genelde ellerinde bir liste vardır ve buraya unutmamak için şikayetlerini yazmışlardır. Burada siberkondrik kişi samimi olarak hasta olduğuna inanmaktadır. Asla hasta numarası yapmamaktadır.
- İnternette hastalıklarla ilgili bilgi arayışında bulunmak, semptomları kendine yakıştırmak kişiyi olumsuz düşünmeye, mutsuz hissetmeye neden olur. Sürekli olarak dikkatini, kendi iç dünyasına ve bedenine yönelten siberkondrik kişi, dış dünyadan kopabilir, çevresinde olup bitenlerle ilgilenmeyebilir. Bu durum kişiye ciddi zaman kaybettirir.
- Kendi bedenini dinleyen siberkondrik kişi ufacık bir rahatsızlıkta kendisini ciddi anksiyeteli ve depresif duygular içinde bulur.
- Kendisiyle ve internetle fazla meşgul olduğu için sosyal ilişkilerine zaman ve emek harcayamaz. Zamanla sosyal ilişkileri bozulmaya başlar.
- Siberkondrik kişiler çalışma hayatından uzaklaşıp maddi sıkıntılar yaşayabilirler.
- Aileleri ve yakınları onlara yardım etmeye çalıştıkça ve başaramadıkça kendilerini çaresiz ve öfke dolu hissedebilirler.
- Eşleri ya da aileleri de şikayetlerinden bezginlik ya da bıkkınlık gösterdikçe onlarla olan paylaşımları azalır ve internet ortamına daha da yoğunlaşabilirler.
Yapılan bir araştırmada, henüz tanısı konulamamış bir hastalığa sahip olduğunu belirten katılımcıların siberkondri düzeyi bir hastalığa sahip olmadığını belirtenlere göre anlamlı derecede daha yüksek bulunmuştur. Kişide hasta olduğu düşüncesinin getirmiş olduğu endişe ve korku durumu siberkondri üzerinde oldukça etkilidir.
Siberkondrinin tespitinde belirli ölçme araçları ve metodlar kullanılmaktadır. Bunlar siberkondrinin tespitine yönelik bir takım sorulardan oluşmakta ve belirli ölçme metodlarıyla puanlanmaktadır. Kişinin veya grubun aldığı puanlara göre siberkondri seviyeleri tespit edilmektedir. Birkaç ölçme aracına örnek vermek gerekirse; “33 sorudan oluşan siberkondri ciddiyet ölçeği, 28 sorudan oluşan siberkondriya ölçeği, 30 sorudan oluşan siberkondriya eğilim ölçeği.”
Siberkondrik olan kişi neler yapmalı?
İnsanların siberkondriyi yönetmek için atabileceği adımlar bulunmaktadır.
- İnterneti sağlıkla ilgili amaçları için kullanan bireyler, çevrimiçi harcadıkları süreyi azaltmakla başlayabilirler.
- İnternete bakma ihtiyacı oluştuğunda, erteleme yöntemini deneyin. Zaman geçtikçe bakma ihtiyacınızın azaldığını ve zor olsa bile beklenilebileceğini, denedikçe ise daha kolay olacağını göreceksiniz.
- Dikkatinizi bedeninize değil, dış dünyaya verin. Arkadaşlarınızla görüşün, spor yapın, hobi edinin.
- Diğer insanlardan farkımız yok. Daha hasta ya da daha kötü değiliz. Bunu unutmayın.
- Psikolojik destek almaktan çekinmeyin. Bunu kendiniz için isteyin. Tahmin ettiğinizden çok daha kısa sürede yaşam kaliteniz artacaktır emin olun ve uzmanlara güvenin.
- Bir doktorla rutin kontroller planlamak ve dinlendirici uyku, iyi beslenme, egzersiz ve sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek sağlık kaygısını kontrol altında tutmaya yardımcı olacaktır.
- Belirli bir semptomla ilgili endişeler birkaç günden fazla devam ederse, bir uzmandan konu hakkında görüş alınması tavsiye edilmektedir.
- Bir doktor veya sağlık profesyoneli internet aramasından daha güvenilir bilgi sağlayabilir. Burada önemli stratejilerden biri de internette aşırı bilgi aramaktan kaçınmaktır.
- Uzman hekim kontrolünde fiziksel tetkiklerinizi yaptırdınız, Check-up’a girdiniz ve sonuçlar temiz. Bunun anlamı; içiniz rahat olsun, bedeniniz çok sağlıklı demektir.
- Genel olarak, çevrimiçi bilgi ararken bilimsel ve tıbbi araştırmalarla desteklenen güvenilir kaynaklara bağlı kalmak ve internet kullanımına mola vermek, siberkondrinin gelişmesini önleyecek en yararlı yol olarak görülmektedir.
Ayrıca siberkondrinin tedavisinde diğer bir yöntemde; alanında uzman psikiyatrist veya psikologlar tarafından uygulanan “bilişsel davranışçı terapi” (BDT) ve “içgörü geliştirme terapisi”dir. Psikodinamik yaklaşım; bu bozukluğa temel hazırlayan nedenleri bulduktan sonra baş etme teknikleri konusunda ustalaşmayı kullanır. Bu tedavide de ailenin işbirliği diğer somatoform bozukluklarında olduğu gibi oldukça önemlidir.
Dijital çağın olumsuzluklarından kendimizi nasıl koruyabiliriz? Bu anlamda dijital sağlık okuryazarlığı nedir? Dijital sağlık okuryazarlık seviyemizi nasıl arttırabiliriz? Bu konudaki tavsiye ve önerileriniz nelerdir? Kapanışı bu soruyla yapalım istedik…
Bilindiği üzere her yeni teknolojik gelişme insan yaşımına büyük katkılar sunarken, bir takım olumsuzlukları da beraberinde getirdiğini yukarıda belirtmiştik. Kullandığımız veya tükettiğimiz her teknolojik araç bizleri etkisi altına almıştır. Dolayısıyla bu etkiye en az miktarda maruz kalmak veya bu etkiden kurtulmak için bilinçli bir tüketim ya da kullanım gerekmektedir. Yani, faydalanmak istediğimiz teknolojik araç(lar)ı bilerek kullanmalıyız. Bilinçli kullanım, bizleri her türlü teknolojik kullanımdan kaynaklı olumsuzluklardan bir nebze de olsa koruyabilecektir. Burada dikkat edilmesi gereken hususlardan bir tanesi de kullandığımız veya kullanmayı düşündüğümüz teknolojik cihaz(lar)a gerçekten ihtiyacımız var mı?
Elbette konumuz sağlık ve dijital sağlık bilgisi tüketimi olunca daha da önem kazanmaktadır. Dijital kaynaklardan sağlığımızla ilgili elde ettiğimiz bilgilerin kalitesi ve güvenilirliği önemlidir. İnsan hayatı söz konusu olunca, attığımız her adıma dikkat etmeliyiz. Bu manada, dijital sağlık okuryazarlığı kavramına dikkat etmek istiyorum.
Dijital sağlık okuryazarlığını Dünya Sağlık Örgütü (WHO), “elektronik kaynaklardan sağlık bilgilerini arama, bulma, anlama ve değerlendirme ile elde edilen bilgileri bir sağlık problemini ele almak veya çözmek için uygulama yeteneği” olarak tanımlamıştır. Diğer bir tanım ise, bir kişinin çevrimiçi sağlık bilgilerini arama, seçme, değerlendirme ve uygulama veya dijital sağlık uygulamalarını uygun şekilde kullanma becerisidir.
Dijital sağlık okuryazarlığı, bireylerin güçlendirilmesi ve dijital sağlık kaynakları tarafından bilgilendirilen sağlık kararlarına tam olarak katılmalarını sağlamayı amaçlamaktadır. Dijitalleşme bağlamında, kullanıcıların sadece pasif alıcılar olmayıp, mevcut içerikle etkileşime girerek veya sağlıkla ilgili kendi bilgilerini paylaşarak iletişim sürecine aktif olarak katılmaları hedeflenmektedir. Bu anlamda, dijital sağlık okuryazarlığı yalnızca mesaj alma ve işleme anlamına gelmez, aynı zamanda çok yönlü dijital iletişime uygun şekilde katılma yeteneğini de içermektedir. İnsanları kendi sağlıkları üzerinde kontrolü artırmaları için güçlendirmek ve insan merkezli sağlık sistemlerini geliştirmek, insanların sağlıklı bir yaşamdan zevk almalarını desteklemek ve en savunmasızların sağlığına öncelik vermek için yenilik ve gelişime yüksek öncelik verilmesidir.
Dijital sağlık okuryazarlığı, eğitim ve öğretim yoluyla kullanıcı becerisinin artırılmasını, aynı zamanda özellikle yaşlı kullanıcılar, sosyoekonomik açıdan dezavantajlı koşullarda yaşayanlar ve genel olarak daha düşük dijital okuryazarlık seviyelerine sahip olanlar için bireysel ihtiyaçlara uyacak şekilde dijital sağlık yaklaşımlarının tasarlanması ve uyarlanmasını içermektedir. Dijital sağlık okuryazarlığını etkileyen değişkenler yaş, sağlık durumu, eğitim geçmişi, dijital okuryazarlık becerileri ve bilgi arama motivasyonudur.
Dijital sağlık okuryazarı olan bireyler, bir sağlık problemini çözmek için elektronik kaynaklardan bilgi alıp kullanabilen, kişisel sağlık ve bakım sorunlarını daha iyi yönetebilen kişilerdir. Son zamanlarda yapılan araştırmalarda, insanların çevrimiçi bilgiyi kullanma konusundaki algı becerilerinin, aslında sağlıklarını ve sağlık hizmetlerinin kalitesini etkilediğini ve bu tür becerilerin eksikliğinin olumsuz sonuçlara yol açabileceğini göstermiştir. Çünkü, bir birey teknolojiyi ne kadar çok kullanırsa, o teknolojiyi bir araç olarak kullanma becerilerini geliştirme olasılığı da o kadar artar. Tüm bu açıklamalar ışığında, dijital sağlık okuryazarlık seviyesinin birey ve toplum temelli yükseltilmesi için yapılması gereken çalışmalar önceliklendirilmelidir.
Öte yandan, Avrupa Birliği tarafından dijital sağlık okuryazarlığının geliştirilmesine yönelik öneriler şu şekilde sıralanmıştır; vatandaşların dijital sağlık okuryazarlığının iyileştirilmesi için destek sağlanması; özellikle çocuklar, yaşlılar ve diğer yüksek riskli hasta grupları dahil olmak üzere farklı nüfus grupları için etkileşimli bir öğrenim ortamını destekleyen açık erişimli çevrimiçi kurslar tasarlanmalıdır. Bu kurslar, kullanıcı dostu olmayı sağlamalı ve vatandaşları dijital sağlık okuryazarlığı becerilerini geliştirmelerine yardımcı olmalıdır. Ayrıca öğrenme modüllerini birlikte tasarlamaya, test etmeye ve uygulamaya dahil etmelidir. Kurslar, dijital sağlık okuryazarlığını etkileyen temel faktörlerin, itici güçlerin, engellerin ve geleceğin eğilimlerinin güçlü bir şekilde anlaşılmasına ve gösterimlerine dayalı olarak kullanıcıların ihtiyaçlarına göre tasarlanmalıdır. Özellikle düşük seviyelerde dijital sağlık okuryazarlığına sahip vatandaşları hedef almalı, demografik, sosyal, kültürel ve cinsiyet farklılıklarını hesaba katarak ölçmek, etkileşimli beceri ve yetkinlikleri ele alarak akran öğrenimini desteklemek gerekmektedir. Çalışma aynı zamanda bir yol haritasını ortaya çıkarmalı, sistem seviyesi değişikliklerini simüle etmeli ve devam eden etkinleştirme için en uygun politika eylemlerini detaylandırmalıdır.