Ana Sayfa EKONOMİ Siyasetçi İş İnsanı Yasin Kalafatoğlu: Hiperenflasyon, paranın değerinin yitirildiği en şiddetli enflasyon...

Siyasetçi İş İnsanı Yasin Kalafatoğlu: Hiperenflasyon, paranın değerinin yitirildiği en şiddetli enflasyon biçimidir

0

Siyasetçi iş insanı Yasin Kalafatoğlu, günümüz ekonomisinde hiperenflasyonu değerlendirdi. Kalafatoğlu,  “Hiperenflasyon, paranın değerinin yitirildiği en şiddetli enflasyon biçimidir.” dedi. Kalafatoğlu sözlerine şu şekilde devam etti:

“Hiperenflasyon, enflasyonun yılda yüzde 200 sınırını aştığı anlardaki halidir. Dörtnala Enflasyon olarak da adlandırılır. Paranın değerinin yitirdiği en şiddetli enflasyon biçimidir. Devletlerin bütçe açığını kapatmak amacı ile gereğinden fazla , kontrolsüzce para arzında bulunmaları ana nedendir.”

“Almanya’da yaşanan hiperenflasyon örneği hiperenflasyona çok iyi bir örnektir.”

Hiperenflasyon döneminde kişiler kendilerini enflasyonun etkisinden korumak için yabancı para tutmaya başlarlar. Yerli para piyasada hızlıca değerini yitirir. Döviz talebi çok fazla artar ve dövizin değeri artar ,kurlar yükselir. Ekonomiye duyulan güven azalır. Ekonomik istikrarsızlıklar nedeniyle ticaret durma noktasına gelir. Almanya’da yaşanan hiperenflasyon örneği hiperenflasyona çok iyi bir örnektir.

Almanya, Birinci Dünya Savaşı’ndan yenilgiyle çıkmıştı. Düşük hasıla ve düşük vergi gelirlerine sahip bir savaş sonrası ekonomisinin sorunlarına, Fransa ve İngiltere gibi galip ülkeler tarafından yüklenen savaş tazminatları eklenmişti. Almanya hükümeti, büyük bir meblağa ulaşan bütçe açığını durmaksızın para basarak finanse etmeye çalışıyordu. 1923 yılında en hızlı para basma makineleri bile ihtiyacı karşılayamıyordu. O kadar para basılmaya başlandı ki postanelerde dahi para basılmaya başlanmıştı. Ülke savaş tazminatlarını ödeyemez duruma gelmişti. O kadar kötü bir durumu gelinmişti ki savaş tazminatlarının kömür cinsinden ödenmesi alacaklı devletlere yapıldı ve bu teklif kabul görmemiştir.

“Kısacası para işlevini tamamen kaybetmişti.”

Fiyatlar genel seviyesi hızla artıyordu. Öyle ki; bir fincan kahve içerken içilen kahvenin fiyatı kahve bitmeden iki katını bulabilir hale gelmişti. İnsanlar kazandıkları para ellerine geçer geçmez ana gıda tüketim maddeleri alıyorlardı. Düşünün ki; Bir ay boyunca fabrikada çalışan bir işçi maaşını alır almaz fabrika giriş kapısında kendisini bekleyen oğluna koşarak götürüyor , oğlu parayı alarak koşarak fırına gidiyor. Parayı aldığı an un alsaydı 3 çuval un alabilecekken 10 dakika sonra vardığı fırından 2 çuval un alabiliyor. O kadar hızlı artıyordu fiyatlar…

Bu durum öyle bir hal aldı ki; insanlar el arabaları ile paralar taşımaya başladılar. Paranın maden değeri kendi değerini geçmişti. Düşünün ki elimizdeki 20 liranın kağıt basım maliyeti 30 lira… Buna önlem olarak para tek taraflı basılmaya başlandı ki mürekkep maliyeti azalsın..

Bir sürü akıl almaz görüntü ortaya çıkmıştı. Duvar kağıdı maliyeti daha pahalıya geldiği için para ile duvarlarını kaplayanlar, arabalar ile para taşıyarak alışverişe gidenler. Sokaklarda ısınmak için para yakan insanlar. Para ile oynayan çocuklar.

Sokaklardan para süpüren çöpçüler. Para basmaya yetişemeyen merkez bankası ve postaneler.. Kısacası para işlevini tamamen kaybetmişti.

Exit mobile version