Ekim ayı yazdan kalan sıcak günlerin en güzel halini yaşadığımız zaman , Ekim kelime manası olarak ekmekden geliyor, eskiden Süryanice olan Teşrin -i evvel (ilk teşrin ) adı verilirdi.Bu ayda ekim yapılıp tarlalar sürüldüğü için Ekim adı verilmiştir. Ekim ayında ismine uygun olarak ekelim ,biçelim mutlu yaşayalım isteğindeyiz ve hepimiz içimizden 2020 yılı bitse de bu kötü rüyadan uyansak diye bekleyip hayaller kuruyoruz, sanki bir sabah uyanıp da çok kötü bir rüya gördüm! demek istiyoruz .
Açıkcası bu istek bende var , 2020 yılı bitsin ve pandemi sona ersin , insanlık en azından Mart 2020 öncesi yaşamına geri dönsün , tabi savaşlar , eziyetler , ölümler olmadan.
Sizce Mart 2020 yılı itibari ile başlayan bu pandemi sürecinden ve yaşadığımız bu sıkıntılardan ne kadar dersler aldık mı ? ekonomik sıkıntılardan , kayıplarımızdan , insanlığın birbirine yaptığı haksızlıklardan , hırslarımızdan , öfkeden , kıskançlıklarımızdan , bencilliklerimizden kurtulmamıza pandemi yetti mi ? bence yetmedi. Niye böyle düşünüyorum diye sorarsanız ? acı ama gerçek bir durum var ki ; bizim ülkemizde kimse başına kötü bir olay gelmeyince durumu çok iyi anlamıyor , olaylar hep bizim dışımızda gibi yaşıyoruz. Pandeminin gerçekten önemini kavrasaydık vaka sayılarımız halen 1500-1700 civarında olmazdı!
Tüm memleket meselelerinde birlik olan biz güçlü Türk milleti maalesef virüsün çoğalmasını engelleyemedik ! virüsü bir düşman gibi görmedik halen bana bir şey olmaz düşüncesinde çok insan var . Virüsün tehlikeli ve ölümcül sonuçlara yol açtığı gerçeğini kavrasaydık , örf ve adetlerimize , düğünlere , nişanlara , asker uğurlamalarına, kına gecelerine , kısacası toplu yaşama alışkanlıklarımıza kısa bir süre ara verseydik şimdi virüsün etkisini en aza indirmiş ülke olucaktık.
Bu süreçte sağlık çalışanlarımız inanılmaz özveri ile bıkmadan usanmadan çalıştılar ve halen çalışıyor , haklarını asla ödeyemeyiz , bizlere gösterdikleri sabır , anlayış , özveri için sonsuz teşekkür ederiz.Bir dakika bile olsa kendimizi sağlık çalışanı kardeşlerimizin , büyüklerimizin yerine koyup o maske ile nefes alıp o kıyafetlerle çalışmanın ne kadar zor olduğunu hatırlayalım.
Sağlık ,pandemi, özveri derken bizlerde çok özverilerde bulunuyoruz , bulunmaya başladık rahmetli Turgut Özal ın kemerleri sıkma politakası günleri maalesef geri geldi , artan enflasyon , işsizlik oranları , ülkelerin para basma süreçleri ekonomik dengeleri yerinden oynatıyor.Bu sıkıntılar tüm dünyada var ,bir tek bizim ülkemize özel bir durum değil , fakat her ülke az çok kendi önlemini almıştır. Ne demişler ‘’ağacın kökü ne kadar sağlamsa fırtınalar karşı o kadar dayanıklı olur’’, hiç şüphesiz ki bizlerin kökleri çok sağlam ama ekonomik kırılganlıklarımız çok.
Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ‘ün ekonomiyi ayağa kaldırma modellerinden uzaklaşıyoruz , daha çok çalışan ve üreten bir toplum olmak zorundayız, tüketerek nereye kadar gidebiliriz ? Ülkemizin topraklarının bütünlüğünü korumak nasıl ki görevimiz ise , türk lirasının değerini korumak ve arttırmak da bizim ve bizleri yöneten hükümetlerin görevidir.
O zaman dolar her kuruş arttığında sanayicimiz korkmaz ,küçük yatırımcıda yabancı paraya yatırım yapmak yerine TL cinsinden yatırım araçlarına yönelir, birikimlerimizin değerlenmesi için kur artışlarına bakmayız. Bizim paramız kıymetlenirse GSMH artar , gelişip kalkınırız.
Türk lirasının değeri nasıl artar hiç düşündünüz mü ?
Bir ülkenin para biriminin patronu o ülkenin Merkez Bankası’dır.Merkez bankaları belirledikleri faiz politikalarıyla piyasaya yönverirler. Siyasal iktidarın belirlediği ekonomik uygulamalar sonucunda piyasada oluşabilecek kur oynaklığını gidermek için belirledikleri faiz oranlarıyla ya piyasaya para verirler ya da piyasadan para çekerler .Yani paranın değerini belirlerler. Serbest piyasa ekonomisinin işlevselliğini sağlayabilmek için Merkez Bankalarının bağımsız olması gerekir .Bunun nedeni , piyasada güveni sağlamaktır.
Bağımzsız Merkez Bankaları , siyasiler tarafından alınan kararlar ne olursa olsun siyasetten arınmış olarak piyasa şartlarına göre hareket edecekleri için piyasaya güven verirler.Tek yönlü kararlarla yönlendirilen piyasalar , dengeli olamayacağı için ülkede güven kaybı oluşur.Güven kaybı gerçekleşmesi halinde o ülkede yatırım yapan yatırımcılar yatırımlarını geri çekmek isterler ve böylece ülkeden para çıkışı başlar.Eğer ekonomi güçlü değilse çıkan para cari denge ile telafi edilemezse bu durumda ülkenin para birimi değer kaybetmeye başlar. Ekonomi durağanlaşır ve resesyona girer ve ülkenin kredi notu düşer.Kredi notu düşünce bu notun varlığına bağlı fonlar yatırımlarını çekmek zorunda kalır döviz rezervlerini eritir başa çıkamayınca dengelemek için faiz oranlarını arttırmak zorunda kalır.
Bazen faiz artsa bile paranın değer kaybı artmaya devam eder.Bunun nedeni ; o ülkede bozulan dengelerin düzelemeyeceğine inanan yatırımcı sayısının psikolojik etkileşimi ile artmasından kaynaklanır.Bu durumda fazide artış en yüksek noktaya erişir ve yüklü faiz artışı para biriminde hızlı değer kazancına neden olur.Faizin yükselmesi ile ülkeye tekrar giriş yapan paranın düzelmesi geçici olur.Bu düzelmenin kalıcı olabilmesi için teknolojinin , üretime dayalı cari dengenin artıya geçmesi ve güven ortamının sağlanması ile çıkılabilir.
Faiz , ülkenin ekonomik gücüne göre belirlenir .Demokratik zengin ülkelerde ekonomik veriler siyasetin önündedir .
Özetle , para biriminin güçlü olması için ülke ekonomisinin ve siyasi yapının güçlü olması gerekir , günlük anlık kampanyalar usd bozma kapmanyaları , askıda ekmek kampanyası güveni arttırmaz sarsar .
Türk lirasındaki değer kazancı , satın alma gücü bizi yatırım yapılabilir ülkeler kategorisinde en üst seviyelere taşıyacaktır.Ekonomik durgunluğumuz biter , kırılganlıklarımız kaybolur ve güçlü oluruz.
2020 yılının son 3 ayında çok daha çalışmalı, üretmeli ve ekonomik istikrarlı olarak büyümeliyiz.
Sağlıklı ve mutlu kalın.